Çok önceleri fark ettiğim ancak son zamanlarda tamamen emin olduğum bir şey bu. Maalesef milletçe insanların yerine kendimizi koymak konusunda çok yetersiziz. Bu da bizi farkında olmadığımız bir bencilliğe itiyor. Her olaya kendi penceremizden bakıyor ve dünya bizim etrafımızda dönsün istiyoruz. Dönmediğinde de deliriyoruz.
Bence bu, herkesin mutsuz olmasındaki en büyük etkenlerden birisi. Evet, bu da bir diğer tespit: Herkes mutsuz.
Biliyorum, Amerika'yı baştan keşfetmedim, bunu zaten pek çok kişi biliyordu. Ama ben bu mutsuzluğun ne yoğunlukta olduğunu ancak öğrendim.
İnsanlar istemedikleri bölümlerde okuyup, istemedikleri işlerde çalışa çalışa mutsuzluğun müdavimi olmuş. Toplum baskısı, akrabalardan gelen bitmek bilmeyen ve asla halden anlamayan sorular, iyilik yaptığını zannederek sizi hırpalayan "sevenler"bitmiyor. Onlar bitmedikçe insanlar gevşeyemiyor ve asla gevşemeyen sinirler de ben merkezli bir karakter geliştiriyor.
Aslında o kadar kolay ki... Yalnızca kendimizi muhatap olduğumuz insanın yerine koyacağız, "Ben onun yerinde olsaydım ne hissederdim?" sorusunu arada sırada kendimize soracağız. Her şeyin kendimizle ilgili olmadığını, farklı insanların farklı hayatları olduğunu ve farklı şartlarda yetiştiğini, hayatın herkesi farklı sınavlardan geçirdiğini hatırlayacağız.
Birbirimizi anladığımızda ve kendimizi düşündüğümüz gibi, diğer insanların da iyiliğini ve mutluluğunu düşünmeye başladığımızda belki de hiç olmadığımız kadar mutlu olacağız.
Ancak biliyorum, bu konuda umutlanmak hiç görmeyen birisine renkleri anlatmak kadar zor.
Sağlıcakla ve anlayışla kalın.